Yeni dünyaya gelmiş bir bebek henüz kendinin ve etrafındaki insanların farkında değildir. Başlangıçta çeşitli fiziksel ve psikolojik ihtiyaçları olan ve bunların doyurulmasını bekleyen bir yapıdadır. Birincil bakıcının (Bebeğe birincil düzeyde bakım veren kişiye birincil bakıcı denir. Bu genellikle bizim toplumumuzda annedir.) bu ihtiyaçlarını mümkün olduğunca yerine getirmesiyle kendini hem fiziksel hem de psikolojik anlamda dengede görmek ister. Yani hem karnının tokluğunun, altının temizliğinin ve uykusunun yeterli olmasını bekler (fiziksel) hem de güvende olduğunu, sevildiğini, değerli olduğunu ve varlığının bu dünyada kabul gördüğünü (psikolojik-duygusal) bilmek ister. Bu nedenle anne ile çocuk arasındaki etkileşim çok önemlidir. Çocuk kendisine dair kimlik algısını birincil bakıcısı gözünden edinir. Yani anne çocuğu koşulsuz seviyorsa ve onu her koşulda kıymetli görüyor ve bunu ona hissettiriyorsa çocuk kendini sevilebilir ve değerli görür. Annenin yansıtmalarıyla başlayan bu kendini sevme, değerli hissetme ve bunlar üzerinden gelişen güven duygusu kişinin ileride kendini algılamasında büyük rol oynar ve bu çocuğun özgüvenine büyük katkı sağlar.
Özgüven Nedir?
Özgüven, kişinin kendine olan güveni olarak tanımlanmaktadır. Bunun kaynağı ise kendini koşulsuz seven ve kendini değerli gören bir çocuk olarak yetişebilmesidir. Kişinin kendine bu tür bir algıyla yaklaşması çevresinde her ne yaşanıyorsa yaşansın ve insanlar onu nasıl algılarsa algılasın aynı şekilde kendine güvenmesini sağlar.
Aksi haldeyse çocuk güvensiz, utangaç, içedönük, kendini ifade etmekten çekinen, kendisiyle ilgili negatif algılamaları olan, çevresindeki insanlara göre davranan ve onlara göre şekil alan veya yapabileceklerini bile yapmaktan çekinen bir yapıya sahip olabilmektedir. Bunun yanında çocuk tüm iyi ve kötü özellikleriyle kendini sevemez ve değerli göremez. İyi yaptığı şeylerle gündeme geldiğinde özgüven yerindeymiş gibi görünürken yapamadığı şeylerde büyük kırılmalar yaşayabilir ve belki geri çekilebilir. Bu çocuğun hem aile içindeki hem de dışarıdaki sosyal hayatını etkileyebileceği gibi hayattaki genel işlevselliğini de etkilemektedir. Örneğin; arkadaşları arasında haylaz bir çocuk olduğunda kabul görebilen bir çocuk kendini başka bir şekilde ortaya koyamayacağına inandığından haylaz olmayı seçebilir ve arkadaşlarının isteklerine göre şekil alabilir. Ancak ailesinden aldığı öğreti “Haylazlık yapmadığın zaman benim için sevilebilir bir çocuksun.” ise bu yaptığından da rahatsız olur ve kendini çok kötü hisseder. Veya çocuk çok iyi piyano çalmasına rağmen kendine güvenmediğinden ve başarısız olursam ailem beni benim ihtiyacım olduğu şekilde değerli görmeyecek-sevmeyecek ve beni eleştirecek algısıyla çıktığı konserde kötü bir performans sergileyebilir.
Bu sebeplerden ötürü özgüven hem çocuklar hem de yetişkinler için oldukça temel ve kıymetli bir kavramdır. En başta çocuğun kendini iyi hissederek hayatını devam ettirebilmesi için özgüvenli çocuklar yetiştirmek ebeveynlerin dikkat etmesi gereken önemli bir noktadır.
Çocuklarda Özgüven Kaç Yaşlarında Şekillenir?
0-3 yaşları arası dönem, çocukların özgüven gelişiminde oldukça önemli bir yaş aralığıdır. Az önce de bahsettiğim gibi annenin çocuğun ihtiyaçlarını doğru, zamanında ama gerçekliğe uygun bir şekilde doyurmasıyla çocukta güven duygusu gelişir. Bu da çocuğun kendine dair algısına katkı sağlar. Ancak özgüven gelişimi çocuklukla sınırlı değildir. Bu duygunun kişinin hayatında yer etmesi ve oturmuş bir yapıya sahip olması ergenlik sonunu bulmaktadır.
Çocuklarda Özgüven Nasıl Desteklenir?
- İlk olarak ebeveynlerin çocuğa bu konuda model olması önemlidir. Anne ve babalar belirli alanlarda başarılı olsa da belirli alanlarda başarılı olamadıklarını ve bunun utanılacak, kendilerine dair olan algıyı değiştirmeyecek bir yapıda olduğunu çocuklarına göstermelidir.
- Çocuk yapamadıklarıyla değil yapabildikleriyle öne çıkartılmalıdır. Böylece bazı şeylerin üstesinden gelemese de belirli alanlarda başarılı olabileceğine dair bir algı geliştirir. Bu noktada ebeveynler çocuğun yapamadığı şeylere destek vermeyi ve birlikte bunun üstesinden gelmeyi deneyebilir. Çocuk destek sayesinde başarıya ulaşılınca aslında yapılan işin o kadar da zor olmadığı ve üstesinden gelinebilecek olduğunu görmüş olur.
- Ebeveynler, çocuklarına yapabilecekleri ve yaşına uygun sorumluluklar vererek bunları öne çıkartmayı deneyebilir. Çocuk verilen sorumluluğu görüp yerine getirdikçe hem adam yerine konulduğunu hem de başarı elde edebildiğini görür. Bu da çocuklarda özgüven duygusuna katkı sağlar.
- Çocuk yapamadıklarıyla veya belirli davranışlarıyla ilgili eleştiriye maruz kalmamalıdır. Çünkü eleştiri, aşağılama gibi duygular utanç duygusunu tetikler ve çocuklarda özgüven problemlerine neden olur.
- Ebeveynler çocuklarına şiddet, dayak, psikolojik baskı ve kontrol gibi davranışlarla yaklaşmamalıdır. Bu çocuğun içekapanık ve çekingen olmasına zemin hazırlar.
- Bunun yanında ebeveynlerin aşırı korumacı, çocukların bir şey yapmasına izin vermeyen ve onlar yerine her şeyi yapan tutumları da çocukların özgüven gelişiminde sıkıntılara neden olabilmektedir.
- Çocuk ebeveynleri tarafından her koşulda ve ne yaparsa yapsın sevildiğini ve değerli olduğunu hissetmek ister. Ebeveynlerinde mümkün olduğunca bu ihtiyaca yönelik yaklaşması gerekmektedir.
Bir ebeveynin bu koşulları sağlayabilmesi onun kendine güvenmesi, çocuğun bu tür davranışları karşısında sakin kalabilmesi ve çocuğun ihtiyacını okuyarak ona göre davranabilmesine bağlıdır. Eğer ebeveynler çocuğun sıkıntılarıyla baş etmekte zorlanıyorsa bir psikologla sürecin çözümünü aramak yararlı olacaktır. Konu hakkında ayrıntılı bilgi almak, destek talebinde bulunmak veya randevu almak için bana ulaşabilirsiniz.
Klinik Psikolog
Bengisu Eğridere
YORUM YAZIN